Someone made a threat to kill that politician.
- Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
The volcanic eruption threatened the village.
- Volkanik patlama köyü tehdit etti.
They threatened to kill me so I gave them up my wallet.
- Beni öldürmekle tehdit ettiler bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.