We're being cautious.
- Biz tedbirli davranıyoruz.
I'm trying to be cautious.
- Ben tedbirli olmaya çalışıyorum.
You should have been more prudent.
- Daha tedbirli olmalıydın.
We need to be prudent.
- Tedbirli olmamız gerekiyor.
Mary is wary of strangers.
- Mary yabancılara karşı tedbirli.
Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
- Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system.
- Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.
It was a wise precaution.
- O akıllıca bir tedbirdi.
We'll take every precaution.
- Her tedbiri alacağız.
I appreciate your discretion.
- Tedbirini takdir ediyorum.
Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
- Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
Fire cannot be prevented by half measures.
- Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
Kongre önlemi onaylamadı.
- Kongre tedbiri tasdik etmedi.
Herhangi bir önlem almadım.
- Herhangi bir tedbir almadım.