tedbir

listen to the pronunciation of tedbir
Türkisch - Englisch
measure

Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus. - Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.

Tom opposed the measure. - Tom tedbire karşı çıktı.

(Hukuk) precaution

Every precaution has been taken. - Bütün tedbirler alındı.

We'll take every precaution. - Her tedbiri alacağız.

caution
cautiousness
(Ticaret) device
diligence
prophylactic
circumspection
(Ticaret) measures

Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus. - Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.

Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system. - Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.

discretion

I appreciate your discretion. - Tedbirini takdir ediyorum.

sparingness
forethought
foresight
step

I would have to take precautionary steps to keep him out. - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.

precaution, measure önlem
protection
expedient
policy
hedge
Providence
discreetness
shift
(Tıp) manoeuver, maneuver
maneuver
tedbir almak
take measures
tedbir almak
take precautions
tedbir almak
take measure
tedbir tedaviden daha iyidir
prevention is better than cure
tedbir alarak
be treated with caution
tedbir aldırmak
have someone take precautions
tedbir aldırmak
have someone take measures
tedbir almak
take steps
tedbir almak
to take measures (to correct, stop, or ensure the success of something); to take preventive measures
tedbir almak
to take measures önlem almak
tedbir almak
provide against

It is wise to provide against a rainy day. - Kötü gün için tedbir almak akıllıca.

tedbir koymak
(Kanun) take a cautionary judgement
tedbirler
(Ticaret) measures

Fire cannot be prevented by half measures. - Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.

Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system. - Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.

eğreti tedbir
stopgap
ihtiyati tedbir
interim injunction
ilave tedbir
additional precaution
ilave tedbir
additional measure
kirlenme azaltıcı tedbir
(Çevre) contamination avoidance
koruyucu tedbir
(Çevre) protective measure
koruyucu tedbir
precautionary action
tedbir almak
maneuver
yarım yamalak tedbir
half measure
zorunlu tedbir
(Ticaret) repressive measure
önleyici tedbir
prevention

Prevention is always the best solution. - Önleyici tedbir daima en iyi çözümdür.

Türkisch - Türkisch
Önlem

Biz her önlemi aldık. - Biz her tedbiri aldık.

Herhangi bir önlem almadım. - Herhangi bir tedbir almadım.

Hazırlık: "Amma ki, töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister."- T. Buğra
(Osmanlı Dönemi) bir şeyi temin edecek veya def edecek yol, idâre etme; maksada uygun olarak işi yürütme, kararlaştırma
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık
TETBİR
(Osmanlı Dönemi) Helâk etmek, mahvetmek
ZECRİ TEDBİR
(Hukuk) Zorlayıcı önlem
ihtiyati tedbir
Yargılama öncesi yasal organlarca alınan önlem(ler)
ihtiyati tedbir
İlerisi düşünülerek alınan önlem(ler)
zecri tedbir
İstenileni zorla yaptırmak için başvurulan yol, zorlayıcı önlem
tedbir
Favoriten