Ekipte olmaktan memnunum.
- I like being on the team.
Bush çalışkan bir ekip kurdu.
- Bush put together a hard-working team.
Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor.
- His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions.
Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
- Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
- Our team can easily beat your team in the first game.
Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
- Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
Ekip küçük gruplara ayrıldı.
- The team was divided into smaller groups.
İkiniz mükemmel bir takım oluşturuyorsunuz.
- You two make a great team.
İyi bir takım oluşturacağız.
- We'll make a good team.
Güvenlik timi arabada bomba araması yaptı.
- The security team checked the car for explosives.
Tom SWAT timinin bir üyesidir.
- Tom is a member of the SWAT team.
They teamed to complete the project.
The adjacent alleys were choked with tethered wagons, the teams reversed and nuzzling gnawed corn-ears over the tail-boards.
... would say something about the size of teams as well. ...
... throughout your career you played against many teams. ...