Onun işi İngilizce öğretmektir.
- Her job is to teach English.
Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
- This book is designed to teach children how to read.
Sadece sana bir ders vermek istedim.
- I just wanted to teach you a lesson.
Bugün ders vermek istiyorum.
- I want to teach today.
Tom öğretmenlik yapmaktan sıkıldı ve yeni bir iş aradı.
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.
- He has been teaching for 20 years.
Yumi öğretmen olacak.
- Yumi will become a teacher.
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.
- My brother in Boston is studying to become a teacher.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
... He teaches himself Hebrew. ...
... these this teaches bear witness to the vacations commercial activity involved ...