Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
The sight of fresh lobster gave me an appetite.
- Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
It's so wonderful to smell freshly made coffee!
- Taze yapılmış kahveyi koklamak çok harika!
Fresh fruit is good for you.
- Taze meyve, sizin için iyidir.
The key to cooking good food is using high-quality, fresh ingredients.
- Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
- Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
She likes to eat fresh raw vegetables.
- Taze çiğ sebze yemeği sever.
Everything's fresh and new.
- Her şey taze ve yeni.
We eat a fresh, green salad every day.
- Biz her gün taze yeşil salata yeriz.
The fresh strawberries went like hot cakes.
- Taze çilekler sıcak kekler gibi gitti.
Fresh air is necessary to good health.
- Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
Tom enjoys the fresh air.
- Tom taze havayı sever.