Kendisine Fransızca öğretti.
- He taught himself French.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- My mother taught me how to make osechi.
Size öğretilen yanlıştır.
- What you were taught is wrong.
Öğretmekten çok yoruldum.
- I am very tired from teaching.
Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
- This book is designed to teach children how to read.
Bir ders vermek için onu öldürdüm. O çok konuşuyor. Bir dahaki sefere sözlerini kendisine saklayacak.
- I killed him to teach him a lesson. He talks too much. Next time he will keep his words to himself.
Kızım lisede ders vermek istiyor.
- My daughter wants to teach in high school.
Tom öğretmenlik yapmak için Boston'a gitti.
- Tom has gone to Boston to teach.
Tom öğretmenlik yapmaktan sıkıldı ve yeni bir iş aradı.
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
Yumi öğretmen olacak.
- Yumi will become a teacher.
Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
- Are you a teacher? Yes, I am.
Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.
- My brother in Boston is studying to become a teacher.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
... We're going to not just have kids taught to the test, ...
... We're sort of taught about it. ...