Tom is hard to satisfy.
- Tom'u tatmin etmek zor.
He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
- O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
His explanation that a solution would take time didn't satisfy anyone.
- Çözümün zaman alacağı konusundaki açıklaması kimseyi tatmin etmedi.
This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.
- Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.
The meal satisfied his hunger.
- Yemek onun açlığını tatmin etti.
Tom satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Tom birkaç sandviç yiyerek açlığını tatmin etti.