tatma

listen to the pronunciation of tatma
Türkisch - Englisch
gustatory
tasting
degustation
gustation
gusto
tatmak
taste

Would you like to taste this yummy cake? - Bu lezzetli keki tatmak ister misin?

tat
savour
tat
{i} savor
tat
{i} flavour
tat
{i} flavor

Perhaps the three most popular ice cream flavors are vanilla, chocolate and strawberry. - Belki üç en popüler dondurma tatları vanilya, çikolata ve çilektir.

My favorite flavor is chocolate. - Benim en sevdiğim tat çikolatadır.

tat
taste

I've never tasted anything as unusual as this. - Bunun kadar sıra dışı bir şey asla tatmadım.

This was the first Japanese food I had ever tasted. - Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.

tatma bardağı
taster
tatmak
{f} know
tatmak
experience
tat
pleasure, pleasurable quality or feeling; delight: Onun tadı bambaşka. It's a totally different sort of pleasure./It delights you in a totally different way
tat
{i} sweet

He doesn't care for sweet things. - O, tatlı şeyleri sevmiyor.

I want something sweet. - Tatlı bir şey istiyorum.

tatmak
try
tatmak
sample
tat
relish
tat
zest
tat
salt

Add salt and pepper to taste. - Tat vermek için tuz ve biber ilave et.

There are both freshwater and saltwater mussels. - Hem tatlı hem de tuzlu su midyesi var.

tat
sapidity
tat
savoriness
tat
savouriness [Brit.]
tat
flavor, taste
tat
taste, flavour, flavor, savour, savor; sweetness; pleasure, delight
tat
sauce

How about ice cream with chocolate sauce for dessert? - Tatlı için çikolata soslu dondurmaya ne dersin?

tat
sweetness, sweet taste
tat
savour [Brit.]
tat
flavour [Brit.]
tat
gustatory
tat
savouriness
tat
foretaste
tat
sweetness

The sweetness of Interlingua was more suited to my poetic vision. - Interlingua'nın tatlılığı benim şiirsel vizyonum için daha uygundur.

tatmak
die
tatmak
to taste; to sample; to experience
tatmak
extract
tatmak
to taste, experience
tatmak
to taste (a food, a drink)
önceden tatma
foretaste
Englisch - Englisch

Definition von tatma im Englisch Englisch wörterbuch

tat
a form of looped and knotted lace needlework made from a single thread; often used to refer to academic or liturgical dress
tat
cheap, tasteless, useless goods; trinkets
tat
Gunny cloth made from the fiber of the Corchorus olitorius, or jute
tat
Technical Applications Team
tat
A tattoo
tat
Sanskrit word meaning that
tat
A pony
tat
{f} make lace; entangle, confuse (British Slang)
tat
Assumes equally spaced cells arriving at an anticipated rate Cells that arrive too early are considered non-conforming
tat
cheap and vulgar tastelessness; sleaze
tat
An HIV protein that helps produce new complete HIV RNA genomes, and ultimately new virus, from the HIV proviral DNA template present in infected cells Tat may also be involved in: 1) the reactivation of other latent viruses in people with AIDS, such as JC virus, the cause of PML; 2) the development of AIDS-related KS by stimulating the formation of new blood vessels; and 3) the triggering of anergy and apoptosis in CD4 cells
tat
That (the Absolute)
tat
Theoretical Arrival Time
tat
                                         An  HIV  gene that is  essential  in  the  formation  of  new  virus  particles                                 The   tat   gene   codes   for   the   production  of  the  "tat  protein"  which                                 undertakes  this  function The tat protein may  also  result  in  reactivation                                 of  other   viruses,  stimulate  the  formation  of  Kaposi's   sarcoma  cells,                                 and accelerate human cell death and immune unresponsiveness
tat
to make (something by) tatting
tat
Text attribute table for an annotation subclass in a coverage In addition to user-defined attributes, the TAT contains a sequence number and text feature identifier See also feature attribute table
tat
Transient Occupancy Tax; tax revenue created by hotels
tat
make lacework by knotting or looping
tat
  Abbreviation for trans-Atlantic tele­communi­cations (cable)   Note: TAT formerly stood for transatlantic telephone (cable)
tat
transactivator of transcription, a gene of HIV that plays a role in viral replication by regulating the transcription of viral DNA into RNA; also the protein produced by that gene
tat
a projective technique using black-and-white pictures; subjects tell a story about each picture
tat
TransATlantic (submarine cable)
tat
You can use tat to refer to ornaments, used goods, cheap clothes, or other items which you think are cheap and of bad quality. souvenir shops selling an astounding variety of tat. Thematic Apperception Test. To do tatting or produce (something) by tatting. A gene in the AIDS virus that stimulates the host cell to replicate genetic components of the virus
tat
tastelessness by virtue of being cheap and vulgar
tat
{i} crude knit, shabby fabric
tat
Total Air Temperature
tat
shelf made of wire mesh or burlap used to spread the leaves out for withering and fermentation
Türkisch - Türkisch
Tatmak işi
Azıcık yeme
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) MEZAK
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) ASEL
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜK
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) HUTRE
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜC
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) TEDVİM
Tatmak
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜZ
tat
Dilsiz
tat
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum: "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor."- R. H. Karay
tat
Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ve iranlılara verilen ad
tat
Kekeme ya da dilsiz kimse
tat
Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılara verilen ad
tat
Yırtık çoraba dikilen alt kısım
tat
çorabın ayağa giyilen daban kısmı
tat
Hoşa giden durum, lezzet, zevk: "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz."- Ş. Rado
tat
Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı
tat
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
tat
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
tat
Hazar Denizi kıyısında yaşayan iran soyundan gelen bir topluluk
tat
Dilsiz, ekbem
tat
Tatlılık
tatmak
Tat alma duyusu yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak: "Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum."- T. Buğra
tatmak
Bir duruma uğramış olmak
tatmak
Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek
tatmak
Tat alma duyusu yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
tatmak
uğramış olmak
tatmak
Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek: "O meşhur beyaz şaraplarını tattık."- H. Taner
tatmak
Duymak, hissetmek
Englisch - Türkisch

Definition von tatma im Englisch Türkisch wörterbuch

tat
{f} ör

Mary eskisi oldukça yırtık pırtık olduğundan dolayı ütü masası için yeni bir örtü alması gerektiğini düşündü. - Mary thought to herself that she ought to buy a new cover for the ironing board since the old one was getting pretty tattered.

Tatoeba'ya örnekler ekliyorum. - I am adding examples to Tatoeba.

tat
{i} örgü
tat
or(mek)
TAT
(Askeri) taktik analiz timi; teknik yardım timi (tactical analysis team; technical assistance team)
tat
mekik oyası yap
tat
mekik oyası yapmak tattingmekik oyası
tatma
Favoriten