tartışmalar

listen to the pronunciation of tartışmalar
Türkisch - Englisch
disputations
arguments

Tom seldom wins arguments. - Tom nadiren tartışmaları kazanır.

Tom sometimes is very aggressive and likes to start arguments. - Tom bazen çok saldırgandır ve tartışmaları başlatmayı sever.

discussions

The discussions are ongoing. - Tartışmalar devam ediyor.

The discussions are still in progress. - Tartışmalar halen devam ediyor.

tartışma
discussion

I took part in the discussion. - Ben tartışmaya katıldım.

After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner. - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.

tartışma
debate

The eloquent scholar readily participated in the debate. - Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.

I beat him completely in the debate. - Tartışmada onu tamamen yendim.

tartışma
{i} dispute

That dispute has been settled once and for all. - O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.

Only after a long dispute did they come to a conclusion. - Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.

tartışma
argument

I took sides with them in the argument. - Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

tartışmalar düzenleyen dernek
debating society
tartışma
{i} quarrel

She had no intention of quarreling with him. - Onun, onunla tartışmaya niyeti yoktu.

What was the cause of your quarrel? - Sizin tartışmanızın nedeni neydi?

tartışma
{i} controversy

Suddenly, Mary found herself in the middle of a controversy. - Aniden, Mary kendini bir tartışmanın ortasında buldu.

The government wanted to avoid controversy. - Hükümet tartışmadan kaçınmak istedi.

tartışma
{i} sparring
tartışma
tiff
tartışma
conference
tartışma
disputing
tartışma
argue

You'd better not argue with Tom. - Tom'la tartışmasan iyi olur.

Tom doesn't want to argue with you. - Tom sizinle tartışmak istemiyor.

tartışma
deliberate
tartış
{f} moot
tartış
argue with

You aren't really going to argue with Tom, are you? - Tom ile gerçekten tartışmayacaksın, değil mi?

Tom doesn't want to argue with you. - Tom sizinle tartışmak istemiyor.

tartış
{f} quarrel

The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down. - Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.

I quarrelled with my older brother yesterday. - Dün ağabeyim ile tartıştım.

tartış
{f} debate

I beat him completely in the debate. - Tartışmada onu tamamen yendim.

The eloquent scholar readily participated in the debate. - Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.

tartış
argue

You'd better not argue with Tom. - Tom'la tartışmasan iyi olur.

Don't argue when you are angry and don't eat when you are full. - Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.

tartış
{f} dispute

After a long dispute the coal mines closed and the remaining miners were paid off. - Uzun bir tartışmadan sonra kömür madenleri kapatıldı ve kalan madenciler işten çıkarıldılar.

We disputed the victory to the end. - Zaferi sonuna kadar tartıştık.

tartış
discuss with

I have something I need to discuss with Tom. - Tom'la tartışmam gereken bir şeyim var.

I have something important to discuss with Tom. - Tom'la tartışacak önemli bir şeyim var.

tartış
controvert

Parliamentary immunity is a controvertial issue. - Parlamenter dokunulmazlık tartışmalı bir konudur.

tartış
discuss

Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago. - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

This problem is worth discussing. - Bu sorun tartışılmaya değer.

tartış
{f} spar

My comment sparked off an argument in the group. - Benim yorumum grupta bir tartışmayı ateşledi.

Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria. - 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.

tartış
{f} quarrelling

Quarrelling spoiled our unity. - Tartışma birliğimizi bozdu.

The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down. - Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.

tartış
{f} bicker

Tom and Mary bicker all day long. - Tom ve Mary bütün gün tartışırlar.

tartışma
contention
tartışma
setto
tartışma
hassle
tartışma
deliberation

Perry became used to the loud deliberations. - Perry yüksek sesle tartışmalara alıştı.

tartışma
dustup
tartışma
argumentation
tartışma
polemic
tartışma
teach-in
tartışma
{i} quarrelling

Quarrelling spoiled our unity. - Tartışma birliğimizi bozdu.

tartış
hassle
tartış
quibble
tartışma
row
tartışma
cross talk
tartışma
brawl
tartışma
disagreement
tartışma
breeze
tartışma
moot
tartışma
jangle
tartışma
debate; discussion; argument, dispute
tartışma
broil
tartışma
parley
tartışma
contest

Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria. - 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.

tartışma
bust up
tartışma
bickering
tartışma
altercation

An altercation broke out between Dan and Linda. - Dan ve Linda arasında bir tartışma patlak verdi.

An 18-year-old male is in hospital after an altercation at a party last night. - 18 yaşındaki bir erkek, dün geceki bir partideki tartışmadan sonra hastanededir.

tartışma
discussion, argument, dispute, tiff, debate, contention, controversy
tartışma
contestation
tartışma
rap
tartışma
disputation
tartışma
teach in
tartışma
wordy warfare
tartışma
rencounter
tartışma
{i} wrangle
tartışma
bicker
tartışma
fray
tartışma
shooting match
tartışma
{i} spar

Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria. - 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.

My comment sparked off an argument in the group. - Benim yorumum grupta bir tartışmayı ateşledi.

uzayan tartışmalar
(Hukuk) prolonging discussions
Türkisch - Türkisch

Definition von tartışmalar im Türkisch Türkisch wörterbuch

Tartışma
münakaşa
tartış
Tartmak işi veya biçimi
tartışma
Bir sorun üzerine sözle veya yazılı olarak karşılıklı, bazen de sertçe savunma
tartışma
Bir sorun üzerine sözle veya yazılı olarak karşılıklı, bazen de sertçe savunma: "Bir yazarın eserini anlamak için onun kişiliği üzerine bilgi edinmek gerekir mi sorunu öteden beri edebiyatçılar arasında geniş tartışmalara yol açmıştır."- A. Ş. Hisar
tartışma
Ağız kavgası, münakaşa
tartışma
Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma
tartışma
Ağız kavgası, münakaşa: "Belki de komşulardan çekindiğinden tartışmayı kesmek gereğini duyuyor."- H. Taner
tartışma
Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma: "Karşısındakilerin tartışmaları çabuk bıraktıklarına da dikkat etmedi."- T. Buğra
tartışmalar
Favoriten