tanz

listen to the pronunciation of tanz
Deutsch - Türkisch
e {tants} r dans
raks
danslar
dans etmek

Dans etmek tüm bedenle gülümsemektir! - Tanzen ist Lächeln mit dem ganzen Körper!

Dans etmek ayaklar için hayal etmek gibidir. - Für die Füße ist Tanzen wie Träumen.

dans ettirmek
dans et
dans

Tom ve Mary bütün gece dans ettiler. - Tom und Maria tanzten die ganze Nacht.

O, şüphesiz bizimle çalışan en güzel dansçılardan biri. - Sie ist ja zweifellos eine der schönsten Tänzerinnen, die bei uns arbeiten.

zum Tanz auffordern
dansa kaldırmak
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Herkesle eğlenme. Alay etmek
Alay etme
Englisch - Türkisch

Definition von tanz im Englisch Türkisch wörterbuch

dance
{f} dans etmek

Hiç kimse dans etmekten başka bir şey yapmadı. - No one did anything but dance.

Tom istemediği sürece Mary ile dans etmek zorunda değildir. - Tom doesn't have to dance with Mary unless he wants to.

dance
{i} dans

Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur. - This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.

Jig, reel ve hornpipe en popüler İrlanda danslarıdır. - Jig, reel and hornpipe are the most popular irish dances.

dance
{i} balo

Baloya gelmeme izin ver; Ben de dans etmek istiyorum. - Let me come to the ball; I, too, would like to dance.

O, lise mezuniyet balosunda onunla dans etti. - She danced with him at the high school prom.

dance
{f} dans ettirmek
dance
eğlence

Dans etmeni izlemek eğlenceli. - It's fun to watch you dance.

dance
dans etme

Tom Mary ile dans etmeliydi. - Tom should've danced with Mary.

Hiç kimse dans etmekten başka bir şey yapmadı. - No one did anything but dance.

dance
(Tıp) Beyindeki bir lezyona bağlı olarak gelişen istemdışı düzensiz vücut hareketleri (Koredeki hareketler gibi)
dance
{f} oynatmak
dance
{i} danslı parti
dance
{i} oyun

O birçok halk oyunu biliyor. - He knows many folk dances.

dance
{f} oynamak
dance
dance in attendance birinin etrafında dört dönmek
dance
{i} dans müziği

O bir dans müziği plağı aldı. - She has bought a record of dance music.

dance
sıçramak
Deutsch - Englisch
dance
of dance
Tanz an der Stange
pole dancing (activity)
Tanz an der Stange
pole dance (set of movements)
Tanz zum Mitmachen
participation dance
Tanz-
terpsichorean
Tanz
saltatory
'Aufforderung zum Tanz' (von Weber / Werktitel)
'Invitation to the Dance' (by Weber / work title)
Abendgesellschaft mit Tanz
dinner dance
Beguine (ein Tanz)
beguine
Calypso (Musikstil und Tanz)
calypso (musical style and dance)
Csardas Musik / Tanz
czardas
Darf ich bitten? (Aufforderung zum Tanz)
Shall we dance?
Darf ich um den nächsten Tanz bitten?
May I have the next dance?
Es ist faszinierend, was Tanz bei den Patienten auslösen und für sie bedeuten ka
It's fascinating to see what dance can unleash in the patients and signify for them
Fandango (spanischer Tanz mit Kastagnetten)
fandango
Gesellschaftstanz (bestimmter Tanz)
ballroom dance
Hornpipe (ein Tanz)
hornpipe
Jitterbug (Tanz)
jitterbug
Kehraus (letzter Tanz)
the last dance
Merengue (Tanz und Musikstil)
merengue
Musette (frz. Musikart und Tanz)
bal musette (French style of music and dance)
Nach dem Film „Tanz mit mir“ gingen Fred Astaire und Ginger Rogers getrennte Weg
Fred Astaire and Ginger Rogers went splitsville after the film "Shall We Dance"
Rausschmeißer (letzter Tanz)
get-out dance
Reserviere bitte den nächsten Tanz für mich.
Please save the next dance for me
Rumba Musik / Tanz
rumba
Shimmy (Tanz)
shimmy
Shuffle (Tanz)
shuffle
bauschiger Unterrock mit Rüschen (für ein Tanz-/Brautkleid)
petticoat (for a dancing/wedding gown)
ein temperamentvoller Tanz
a lively dance
in Tanz umgesetzt
set to dance
in Tanz umsetzen
to set something to dance
in Tanz umsetzend
setting to dance
zum Tanz aufspielen
to play dance music