tanımlanabilir

listen to the pronunciation of tanımlanabilir
Türkisch - Englisch
definable
describable
can be defined
tanımla
describing
tanımla
{f} defined

From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined. - Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.

These books have defined and shaped our culture. - Bu kitaplar kültürümüzü tanımlamış ve şekillendirmiştir.

tanımla
(Bilgisayar) identify on
tanımla
(Bilgisayar) identify

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to. - Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.

tanımla
{f} identified

The author of the phrase prefers not to be identified. - Bu yazının yazarı tanımlanmayı tercih etmiyor.

Happiness is sometimes identified with money. - Mutluluk bazen parayla tanımlanır.

tanımla
{f} declaring
tanımla
declare
tanımla
define

From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined. - Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.

There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive. - Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.

tanımla
{f} defining

Curiosity is a defining trait of human beings. - Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.

tanımla
{f} described

She described him as handsome. - O, onu yakışıklı olarak tanımladı.

Tom described his new invention to both John and Mary. - Tom yeni icadını hem John'a hem de Mary'ye tanımladı.

tanımla
declared
tanımla
characterize
tanımlanabilir
Favoriten