tanımaz

listen to the pronunciation of tanımaz
Türkisch - Englisch
unacquainted
Not usual; unfamiliar; strange
{a} not known, unusual, ignorant
{s} not acquainted, unfamiliar
If you are unacquainted with something, you do not know about it or do not have not any experience of it. I was then totally unacquainted with his poems. = unfamiliar
Not acquainted
tanı
{i} diagnosis
tanrı tanımaz
God knows
kural tanımaz
noncompliant
tanı
identification
tanı
direct
tanı
(Bilgisayar) identify

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

You can easily identify Tom because he is very tall. - Tom'u kolaylıkla tanıyabilirsin çünkü o çok uzun.

tanı
recognise

Can you recognise the person in this picture? - Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?

Do you recognise the person in this picture? - Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?

tanı
{f} recognized

Having seen him in the picture, I recognized him at once. - Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.

I recognized her by the hat she was wearing. - Onu giydiği şapkadan tanıdım.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

aşk sınır tanımaz
love has no limits
tanı
diagnosis teşhis
Türkisch - Türkisch
Tanımayan
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanımaz
Favoriten