He gave a powerful testimony.
- O güçlü bir tanıklık yaptı.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
He witnessed the murder.
- O cinayete tanıklık etti.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
The victim didn't have to testify.
- Kurban tanıklık etmek zorunda değildi.
We noticed his reluctance to testify.
- Tanıklık etmek için onun isteksizliğinin farkına vardık.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
He came only as a witness to the light.
- O, ışığa sadece bir tanık gibi geldi.
The DA wants me to testify against Tom.
- Savcı benim Tom aleyhinde tanıklık yapmamı istiyor.
Our only witness is refusing to testify.
- Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.