She is more an acquaintance than a friend.
- O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
He has a lot of acquaintances.
- Onun bir sürü tanıdıkları var.
Sounds vaguely familiar.
- Belli belirsiz tanıdık geliyor.
We are familiar with the legend of Robin Hood.
- Robin Hood efsanesi bize tanıdık.
It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
- Japonların tanıdıklarına karşı çok cana yakın oldukları ve tanımadıklarına çok ilgisiz oldukları söyleniyor.
He is not really a friend, just an acquaintance.
- O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
Can you identify the man using this picture?
- Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?
You can easily identify Tom because he is very tall.
- Tom'u kolaylıkla tanıyabilirsin çünkü o çok uzun.
Do you recognise the person in this picture?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
I can recognise my own kind.
- Ben kendi türümü tanıyabilirim.
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
Everyone recognized him as a brilliant pianist.
- Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument.
- Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.