tamamlama

listen to the pronunciation of tamamlama
Türkisch - Englisch
completion, integration
fulfillment
perfection
fulfilment
integration
consummation
accomplishment
follow through
finishing
finish

Tom never finishes anything. - Tom asla hiçbir şeyi tamamlamaz.

He finished his chores in no time. - O, işlerini hiç vaktinde tamamlamadı.

(Hukuk) completion

I intend to carry this project through to completion. - Bu projeyi tamamlamak niyetindeyim.

{i} completing

He had a share in completing the job. - O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.

(Politika, Siyaset) clearance
implementation
complementation
supplementation
complete

You should have completed it long ago. - Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın.

Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project. - Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.

fulfill
tamamlamak
{f} complete

Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project. - Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.

I have to complete it as soon as possible. - En kısa sürede onu tamamlamak zorundayım.

tamamlama ilkesi
(Hukuk) principle of subsidiarity
tamamlama direnci
compensating resistance
tamamlama tarihi
completion date
tahmini tamamlama zamanı
(Askeri) estimated date of completion
tahmini tamamlama zamanı
(Askeri) estimated time of completion
tahmini tamamlama zamanı; komisyonda geçecek tahmini zaman
(Askeri) estimated time for completion; estimated time in commission
tamamlamak
{f} do
tamamla
{f} complete

All is completed with this. - Hepsi bununla tamamlandı.

We should be able to complete the work in five days. - Biz, beş gün içinde işi tamamlayabilmeliyiz.

tamamlamak
fulfill
tamamlamak
to complete, finish; to make (something) complete or whole, fill in (the gap, the missing parts); to complement
tamamlamak
take up
tamamlamak
implement
tamamlamak
fill in
tamamlamak
{f} consummate
tamamlamak
{f} complement
tamamlamak
carry
tamamlamak
round up
tamamlamak
(Dilbilim) polish off
tamamlamak
carry through
tamamlamak
supply
tamamlamak
be completed
tamamlamak
follow through
tamamlamak
finish off
tamamlamak
cap
tamamlamak
topping up
tamamlamak
dispose of
tamamlamak
make something up
tamamlamak
make up
tamamlamak
piece together
tamamlamak
round out
tamamlamak
(Kanun) conclude
tamamla
fulfill
tamamla
follow through
tamamla
finish off
tamamlamak
crown
tamamlamak
go through with
tamamlamak
catch up on

Tom is always sleeping in class. It almost seems like he goes to school just to catch up on his sleep. - Tom her zaman sınıfta uyuyor. Neredeyse o sadece uykusunu tamamlamak için okula gidiyor gibi görünüyor.

tamamlamak
carry out
birbirini tamamlama
to complement each other
tamamlamak
caught up
tamamlamak
carry sth out
tamamlamak
finalising
birbirini tamamlama
complementing (each other)
cümle tamamlama testi
(Eğitim,Pisikoloji, Ruhbilim) sentence completion test
tamamla
consummate
tamamla
followthrough
tamamla
completing

I'm not completing your assignments. - Ben senin ödevlerini tamamlamıyorum.

He had a share in completing the job. - O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.

tamamla
completed

Tom completed the mission. - Tom misyonunu tamamladı.

I completed the university course comfortably. - Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.

tamamlamak
button up
tamamlamak
finish

You didn't give Tom enough time to finish. - Tom'a tamamlamak için yeterli zaman vermedin.

We must work hard to finish this task before Friday. - Bu görevi Cuma gününden önce tamamlamak için çok çalışmalıyız.

tamamlamak
(Hukuk) fulfil
tamamlamak
work off
tamamlamak
round off
tamamlamak
integrate
tamamlamak
to complete, to consummate, to complement; to finish
tamamlamak
supplement
tamamlamak
serve out
tamamlamak
clear up
tamamlamak
eke out
tamamlamak
perfect
tamamlamak
finalize
tamamlamak
bring to completion
tamamlamak
work up
tamamlamak
(deyim) carry sth. out
telli ve telsiz tamamlama
(Askeri) radio and wire integration
Türkisch - Türkisch
Tamamlamak işi, itmam
(Hukuk) İTMAM
(Osmanlı Dönemi) TAHTİM
tamlama
(Osmanlı Dönemi) ikmâl
(Osmanlı Dönemi) itmam
Tamamlamak
tamlamak
Tamamlamak
(Osmanlı Dönemi) TATRİM
tamamlamak
Bitirmek: "Bu, otuz yaşına gelmeden altmışını tamamlamış sıska bir gençti."- Ö. Seyfettin
tamamlamak
Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek
tamamlamak
Bitirmek
tamamlamak
Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek: "... sen hele yarın şu sendekileri ver, üstünü bankadan alır tamamlarız."- A. İlhan
tamamlama
Favoriten