The plane arrived exactly at nine.
- Uçak tam olarak dokuzda vardı.
I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
- Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
I don't quite understand what you are saying.
- Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
- O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
Tom claims he can accurately predict the future.
- Tom geleceği tam olarak tahmin edebildiğini iddia ediyor.
I don't remember my grandmother's face accurately.
- Ben büyük annemin yüzünü tam olarak hatırlamıyorum.
We are fully aware of the importance of the situation.
- Durumun önemli olduğunun tam olarak farkındayız.
In order to fully understand how a word is used, it needs to be used in many different contexts.
- Bir kelimenin nasıl kullanıldığını tam olarak anlamak için, onun birçok farklı içeriklerde kullanılması gerekir.
That wasn't exactly true.
- O tam olarak doğru değildi.
Well, that's not quite true.
- Şey, bu tam olarak doğru değil.
He completely failed to understand why she got angry.
- O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı.
I'm not completely sure.
- Tam olarak emin değilim.
Tom knew right where he was going.
- Tom nereye gittiğini tam olarak biliyordu.
Tom is exactly right.
- Tom tam olarak haklı.
I accepted the offer after due consideration.
- Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
This dress fits me perfectly.
- Bu elbise bana tam olarak uyuyor.
I remember last night perfectly.
- Dün geceyi tam olarak hatırlıyorum.
The detective questioned literally thousands of people about the incident.
- Dedektif olay hakkında binlerce insanı tam olarak sorguladı.
It takes literally a minute to make the sauce.
- Sos yapmak tam olarak bir dakika sürer.
Tom knows precisely how Mary feels.
- Tom Mary'nin nasıl hissettiğini tam olarak biliyor.
Tom knew precisely how Mary felt.
- Tom Mary'nin nasıl hissettiğini tam olarak biliyordu.