takip etmek

listen to the pronunciation of takip etmek
Türkisch - Englisch
pursue
chase
follow

We have to follow Tom. - Tom'u takip etmek zorundayız.

It's important to follow a strict diet. - Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.

track
prosecute
keep track of
monitor
(deyim) be in line with
trail
take out
keep a tab on
go after
keep up with
follow in somebody's wake
(deyim) keep in step
Follow in smb.'s wake, to follow, to pursue, to chase, to dog
Follow, pursue, chase, dog
come after
give chase
keep tabs on
to follow, to pursue, to chase, to dog
follow up

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

dog
sleuth
1. to follow; to pursue; to trail. 2. to follow, come after, succeed. 3. to follow, take (someone, something) as one's example. 4. to pursue (an end, a goal). 5. to pursue, busy oneself with (a matter). 6. to follow; to watch closely; to keep one's mind on; to keep abreast of. 7. to keep up with, follow (a fashion)
hound
(Kanun) appeal
to keep track of
to follow

We have to follow Tom. - Tom'u takip etmek zorundayız.

We don't have to follow her. - Biz onu takip etmek zorunda değiliz.

succeed
arrange (organize)
follow in smb.'s wake
supervene
takip etme
{i} chasing
takip et
pursue

The cat has pursued the mouse. - Kedi fareyi takip etti.

The police and the FBI pursued several leads. - Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.

takip etme
{i} tracing
izini takip etmek
to track
birbirini takip etmek
ensuing
gizlice takip etmek
shadow
takip etme
follow-up
takip etme
(Havacılık) hunt
takip et
follow up

We try to follow up on every complaint. - Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

takip et
{f} alternate
takip et
{f} followed

He followed in his father's footsteps. - O, babasının ayak izlerini takip etti.

The hunter followed the bear's tracks. - Avcı ayının izlerini takip etti.

takip et
{f} monitor
takip et
{f} chase
takip et
{f} dogged
takip et
dog

Mary's dog followed her to school. - Mary'nin köpeği onu okula kadar takip etti.

ağır ağır takip etmek
draggle
birbirini takip etmek
alternate
gizlice takip etmek
to shadow
izini takip etmek
retrace
kokuyu takip etmek
cast
radarla takip etmek
lock on
sinsice takip etmek
skulk after
takip et
followup
takip et
ensue
takip etme
follow up

We try to follow up on every complaint. - Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

takip etme
consecution
takip etme
followup
takip etmek
Favoriten