O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.
- She takes pleasure in seeing horror films.
Haftada bir kez piyano dersleri alır.
- She takes piano lessons once a week.
Otobüsle oraya gitmek iki saat sürer.
- It takes two hours to go there by bus.
Araba ile sadece otuz dakika sürer.
- It only takes thirty minutes by car.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
Pazartesi günü kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
- On Monday I have to take back the books to the library.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Let me take your picture. - Dur bir fotoğrafını çekeyim.
Konferans yıllık olarak gerçekleşir.
- The conference takes place annually.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
- Tom will do whatever it takes to win.
Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
- The important thing is not to win the game, but to take part in it.
Have you taken your medicine? - İlacını aldın mı?.
Did you take your exam? - Sınavına girdin mi?.
What's your take on that? - O konuda senin fikrin nedir?.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
- I'm not sure if George will take to this idea.
Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.
- Tom thought it was a good idea to take advantage of the opportunity that Mary had given him.
Let's take that scene again - Bu sahneyi tekrar çekelim.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Asla kör bir adamın kolunu tutmayınız. O sizinkini tutsun.
- Never take a blind man's arm. Let him take yours.
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- I want to take advantage of it.
Tom başarılı olmak için gerekli niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to succeed.
Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be a good teacher.
Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
- It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.
- Don't take the trouble to come and meet me.
Mühendisler, tabiatı anlamaktan ziyade, onu kullanmaya çalışırlar.
- Engineers try to take advantage of nature rather than try to understand it.
İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.
- If you want to understand people, you shouldn't take any notice of what they say.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
- At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You always take the lion's share!
Çöpü çıkarmak için kimin sırası?
- Whose turn is it to take out the garbage?
Odada şapkanı çıkarmak zorundasın.
- You must take off your hat in the room.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
Peruk takmaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to wearing a wig.
Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
Bir işe başlamak çok para gerektirir.
- It takes a lot of money to start a business.
Onu sökmek istiyorum.
- I want to take it apart.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- I have better things to do than stand here and take your insults.
Bob son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
Arabam bozuldu, bu yüzden bir otobüse binmek zorunda kaldım.
- My car broke down, so I had to take a bus.
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.
- We have to take that chance.
Yazmak üç saat sürecek.
- Getting down will take three hours.
Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
- How long did it take you to write the letter?
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- Please help me take this down.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
Tom'un teklifini kabul etmek istiyorum.
- I'd like to take Tom up on his offer.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
- In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
Seni yanımda tutmak neye mal olursa olsun yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep you next to me.
Ailemi birlikte tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep our family together.
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
- It was apparent that someone had taken the money by mistake.
Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
- The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
- How many people did it take to move the piano?
Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekte istekli değil.
- He is not willing to take responsibility for his actions.
Tango yapmak iki kişi gerektirir.
- It takes two to tango.
New York'a geri dönmek için kırmızı-göz uçuşu yapmaktan başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to take the red-eye back to New York.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
He irons his clothes how?! That's crazy! Well, I guess it takes all kinds.
It takes one to know one, said the Chief, referring back to the eggs.
He started it! Well, it takes two to tango.
She started skating and she learned how quickly, like a duck takes to water.
I'll take the plate with me.
I'll take the blue plates.
Act seven, scene three, take two.
This camera takes 35mm film.
He’ll probably take this one.
Jesus perceaved there wylynes, and sayde: Why tempte ye me ye ypocrytes? lett me se the tribute money. And they toke hym a peny.
I plan to take math, physics, literature and flower arrangement this semester.
3) The mayor is on the take.
I estimate the trip will take about ten minutes.
The rapist took his victims in dark alleys.
I've had a lot of problems recently. Take last Monday. The car broke down on the way to work. Then ...etc.
She took sick with the flu.
I did a take when I saw the new car in the driveway.
The photographer took a picture of our family.
I had to take a pee.
What’s your take on this issue, Fred?.
That truck bed will only take two tons.
Answer: Whatever it takes.
You can get there by bus, or train, or taxi. Whatever. You pays your money and you takes your choice.
I've taken everything into consideration.
- I have taken everything into consideration.
With teaching and studying all of my time is taken up.
- With teaching and studying my time is taken up.
... and takes a big gulp of air. ...
... I'm going to change that. I know what it takes to create good jobs again. I know what ...