Tüm oturma yerleri tutulmuş.
- All the seating areas are taken.
Affedersiniz, o koltuk alınmış mı?
- Pardon me, is that seat taken?
King'in araştırmalarında aktarılan veriler, UNESCO'nun 1970 dünya nüfusundaki beyaz sayfasından alınmıştır.
- The data cited in King's research is taken from UNESCO's 1970 white paper on world population.
Tom kendi adını listeden çıkarttı.
- Tom has asked to have his name taken off the list.
Tom kaptan olarak devraldı.
- Tom has taken over as skipper.
O, babasının işini devraldı.
- He has taken over his father's business.
O, şimdiye kadar yapmaya başladığı her işi bitirdi.
- He's finished every task he's ever taken up.
Rus büyükelçisi şaşkına döndü.
- The Russian ambassador was taken aback.
Şaşırmış görünüyordun.
- You seemed taken aback.
Tom şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed taken aback.
Kandırılmak istemiyorum.
- I don’t want to be taken in.
I can't ask her out, she's taken.
He was very taken with the girl, I hear.
When her mother died, she got taken in by the next-door neighbour.
I wonder how many people will get taken in by their addition of a fancy-looking front panel to a crummy device.
... tests that are just taken as a snapshot, one year to the next, and you can't really tell ...
... a tendon taken from another part of your body or from a cadaver ...