Şimdi Tom'u eve götürmek zorundayım.
- I have to take Tom home now.
Tom'u nereye götürmek istedin?
- Where did you want to take Tom?
Buradan istasyona gitmek ne kadar alır?
- How long does it take to get from here to the station?
İstasyona gitmek için hangi otobüse bineceğimi lütfen bana söyleyin.
- Please tell me which bus to take to get to the station.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take on passengers.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Bu kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
- I have to take these books back to the library.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Let me take your picture. - Dur bir fotoğrafını çekeyim.
Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
- Tom will do whatever it takes to win.
Kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to win.
Have you taken your medicine? - İlacını aldın mı?.
Did you take your exam? - Sınavına girdin mi?.
What's your take on that? - O konuda senin fikrin nedir?.
Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.
- Tom thought it was a good idea to take advantage of the opportunity that Mary had given him.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
- I'm not sure if George will take to this idea.
Let's take that scene again - Bu sahneyi tekrar çekelim.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- I want to take advantage of it.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be a good teacher.
Tom başarılı olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be successful.
Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
- It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.
- Don't take the trouble to come and meet me.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
- It took a long time to take in what she was saying.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
- At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You always take the lion's share!
Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.
- You must take off your hats in the presence of ladies.
Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- Tom opened the boot to take out the spare wheel.
Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.
- It seems like it will take me a while to get accustomed to life here.
Peruk takmaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to wearing a wig.
Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
Bir işe başlamak çok para gerektirir.
- It takes a lot of money to start a business.
Onu sökmek istiyorum.
- I want to take it apart.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- I have better things to do than stand here and take your insults.
Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim.
- I'd rather walk than take a bus.
Arabam bozuldu, bu yüzden bir otobüse binmek zorunda kaldım.
- My car broke down, so I had to take a bus.
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.
- We have to take that chance.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
- How long did it take you to write the letter?
Yazmak üç saat sürecek.
- Getting down will take three hours.
Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.
- Jane went to the bank to take out some money.
Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- Please help me take this down.
Tom'un teklifini kabul etmek istiyorum.
- I'd like to take Tom up on his offer.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
- In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
Ailemi birlikte tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep our family together.
Tom'un bir taksi tutmak için yeterli parası yoktu.
- Tom didn't have enough money to take a taxi.
Adam parayı almadığını iddia etti.
- The man claimed he didn't take the money.
Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
- It was apparent that someone had taken the money by mistake.
Onlar çöpü dışarıya taşımak için kimin sırası olduğu hakkında tartıştılar.
- They disputed about whose turn it was to take the trash out.
Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
- How many people did it take to move the piano?
Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekte istekli değil.
- He is not willing to take responsibility for his actions.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Tango yapmak iki kişi gerektirir.
- It takes two to tango.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
Although he had never skated before, he took to it quickly, and soon glided around the ice with ease.
After the third one was rejected, she took to asking the department to check the form before she submitted it.
As the train rushed through, thousands of birds took to the air at once.
I'll take the plate with me.
I'll take the blue plates.
Act seven, scene three, take two.
This camera takes 35mm film.
He’ll probably take this one.
Jesus perceaved there wylynes, and sayde: Why tempte ye me ye ypocrytes? lett me se the tribute money. And they toke hym a peny.
I plan to take math, physics, literature and flower arrangement this semester.
3) The mayor is on the take.
I estimate the trip will take about ten minutes.
The rapist took his victims in dark alleys.
I've had a lot of problems recently. Take last Monday. The car broke down on the way to work. Then ...etc.
She took sick with the flu.
I did a take when I saw the new car in the driveway.
The photographer took a picture of our family.
I had to take a pee.
What’s your take on this issue, Fred?.
That truck bed will only take two tons.
I've taken everything into consideration.
- I have taken everything into consideration.
Someone must've taken my umbrella by mistake.
- Someone must have taken my umbrella by mistake.
... This is the approach we have to take to get America to a balanced budget. The president ...
... the other steps we can take to help families make ends meet and you are more ...