Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.
- Take your time. It's a marathon, not a sprint.
Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Take your time. There's no rush.
Take your time — there's no need to rush.
You took your time getting here!.
It takes time to get used having a step-parent.
He took time for his son.