I can't stand the anticipation.
- Ben tahmin etmeye katlanamam.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
It really isn't hard to guess the answer.
- Cevabı tahmin etmek gerçekten zor değil.
Tom's password was easy to guess.
- Tom'un şifresini tahmin etmek kolaydı.
It's impossible to anticipate every possible situation.
- Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.
Is it really possible to predict an earthquake?
- Depremi önceden tahmin etmek gerçekten mümkün mü?
It's hard to predict what the weather will be like tomorrow.
- Havanın yarın nasıl olacağını tahmin etmek zor.
There's no way to predict what you will dream tonight.
- Bu gece neyin rüyasını göreceğini tahmin etmenin bir yolu yok.
Tom predicted Mary would win the race.
- Tom Mary'nin yarışı kazanacağını önceden tahmin etti.
Some weather forecasters predicted a hurricane.
- Bazı hava tahmincileri bir kasırgayı tahmin etti.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
I would never have guessed that Tom and Mary would fall in love with each other.
- Tom ve Mary'nin birbirlerine âşık olacaklarını asla tahmin etmezdim.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Tom does a pretty good job of forecasting the weather.
- Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
Tom was late, just like Mary predicted.
- Tam Mary'nin tahmin ettiği gibi Tom geç kalmıştı.
The events unfolded just as she predicted.
- Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
There is no telling what he is thinking.
- Ne düşündüğünü tahmin etmek mümkün değil.
I forecasted that you couldn't cut the mustard in this job.
- Bu işte beklentileri karşılayamayacağını tahmin etmiştim.
There is no telling what will happen.
- Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
There is no telling what he is thinking.
- Ne düşündüğünü tahmin etmek mümkün değil.