Michael broke the dishes.
- Michael tabakları kırdı.
She breaks a dish every time she washes dishes.
- O her bulaşık yıkamada bir tabak kırar.
The only thing on the table that I normally wouldn't eat is that stuff on the yellow plate.
- Normal olarak yemediğim masadaki tek şey sarı tabaktaki şeydir.
The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
- Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
Michael broke the dishes.
- Michael tabakları kırdı.
Glasses and dishes were broken.
- Bardaklar ve tabaklar kırıldı.
Do you want to use a platter or a tray?
- Tabak mı yoksa tepsi mi kullanmak istiyorsun?
The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.