The mail carrier delivers mail from door to door.
- Posta taşıyıcı postaları kapıdan kapıya dağıtır.
Mosquitoes are carriers of diseases.
- Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.
The bearer of this letter is my friend Suzuki.
- Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.
I hate to be the bearer of bad news.
- Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.
These are not first-class carriages.
- Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.
Mosquitoes are a vector for disease.
- Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.
Language is the vehicle of thought.
- Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.
Americans have the right to bear arms.
- Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
- Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
Tom wants to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istiyor.
She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
A better energy carrier than hydrogen.