taşınabilen

listen to the pronunciation of taşınabilen
Türkisch - Englisch
portative
{a} that may be carried
Capable of holding up or carrying; as, the portative force of a magnet, of atmospheric pressure, or of capillarity
A pig; a porket
Licentious painting or literature; especially, the painting anciently employed to decorate the walls of rooms devoted to bacchanalian orgies
A young hog; a pig
Portable
Lascivious; licentious
The coarse-grained brownish yellow wood of a small tree (Pisonia obtusata) of Florida and the West Indies
A treatise on prostitutes, or prostitution
The quality or state of
Of or pertaining to pornography; lascivious; licentious; as, pornographic writing
Also called pigeon wood, beefwood, and corkwood
taşı
{f} bear

Americans have the right to bear arms. - Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

taşı
convey

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

taşı
(Bilgisayar) move

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

It is five years since we moved here. - Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

I think it's time for me to move to the suburbs. - Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.

Tom said that he wanted to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.

taşı
{f} carrying

He was carrying an umbrella under his arm. - O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

She is carrying a backpack on her back. - O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
{f} transfer

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
carry

I helped carry those bags. - Şu çantaları taşımaya yardım ettim.

She is carrying a backpack on her back. - O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
elde taşınabilen
hand held
taşı
carried

A samurai in the Edo era carried two swords. - Edo Döneminde bir ​​samuray iki kılıç taşıdı.

What is learned in the cradle is carried to the tomb. - Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.

taşı
ferry

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

taşınabilen
Favoriten