Tatlı bir şey istiyorum.
- I want something sweet.
İyi geceler ve tatlı rüyalar.
- Good night and sweet dreams.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.
- He doesn't care for sweet things.
İyi geceler ve tatlı rüyalar.
- Good night and sweet dreams.
Doğruyu söylemek gerekirse tatlım, ben hiç ilgilenmiyorum.
- To tell the truth, sweetheart, I'm not at all interested.
Niçin ağlıyorsun, tatlım?
- What are you crying about, sweetheart?
Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
- The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
- I appreciate sweet things and books.
Çok şekerleme yediğim için şişmanlıyorum.
- I am getting fat because I eat a lot of sweets.
Kız kardeşim şekerlemeleri sever.
- My sister likes sweets.
Bu hoş kokulu gülleri sana veriyorum.
- This sweet-scented roses I give to you.
Alice hoş kokulu bir parfüm kullanıyor.
- Alice is wearing a sweet-smelling perfume.
Siz gerçekten sevimlisiniz.
- You guys are really sweet.
Çiçekleri güzel kokuyor.
- Their flowers smell sweet.
Bahçedeki çiçekler güzel kokuyor.
- The flowers in the garden smell sweet.
Biz lise sevgilileriydik.
- We were high school sweethearts.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Ben genellikle tatlı şeyleri sevmiyorum ama senin kurabiyelerinden birini deneyeceğim.
- I usually don't like sweet things, but I will try one of your cookies.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.
- He doesn't care for sweet things.
Bu çikolata çok tatlı ve lezzetli.
- This chocolate is very sweet and delicious.
Bu çikolata çok tatlı ve lezzetli.
- This chocolate is very sweet and tasty.
O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
- That cocktail is sweet and easy to drink.
Kız kardeşim şekerlemeleri sever.
- My sister likes sweets.
O, şekerlemeyi azalttı.
- He had cut down on sweets.
Gerçekten naziksiniz.
- That's really sweet of you.
Leyla nazik, tatlı ve sevecendi.
- Layla was kind, sweet, and caring.
Tom şekerli yiyecekleri azalttı.
- Tom has cut down on sweets.
Böyle şekerli dondurma yemeyi bırakmam lâzım.
- I've got to stop eating such sweet ice cream.
Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.
- He whispered sweet nothings into her ear.
Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
- Because you're a sweet and lovely girl.
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
- Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
O, şekerlemeyi azalttı.
- He had cut down on sweets.
Şekerlemeye dayanamaz.
- He can't resist sweets.
Senin için bir sürprizim var, tatlım.
- I have a surprise for you, sweetheart.
Gitmek zorundayım, tatlım.
- I have to go, Sweetheart.
O çok fazla tatlı patates aldı.
- He bought far too many sweet potatoes.
Biz pişmiş tatlı patates yedik.
- We ate baked sweet potatoes.
Onun tatlı sözleriyle kandırıldı.
- She was beguiled by his sweet words.
İyi geceler ve tatlı rüyalar!
- Good night and sweet dreams!
Bir iyi geceler öpücüğü olmadan tatlı rüyalar görmeyeceğim.
- Without a goodnight kiss I won't have sweet dreams.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
Eğer daha tatlı bir reçel istersen yalnızca daha fazla şeker ekle.
- Just add more sugar if you want a sweeter jam.
Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
- The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
Tatlı yemeyi severim.
- I like to eat sweets.
Tatlı yiyememek oldukça acı verici bir şey.
- Not being able to eat sweets is an extremely painful thing.
Bu ağacın meyvesi onunkinden daha tatlıdır.
- The fruit from this tree is sweeter than the fruit from that one.
Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
- The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
Duvarın diğer tarafındaki elmalar en tatlıdır.
- The apples on the other side of the wall are the sweetest.
Ben hiç sana dünyadaki en tatlı şey olduğunu söyledim mi?
- Have I ever told you that you're the sweetest thing in the world?
Tom sevgilisi Mary'in yokluğundan dolayı acı çekiyor.
- Tom's suffering from the absence of his sweetheart Mary.
Lise sevgilimle evlendim.
- I married my high school sweetheart.
Lise sevgilimle evlendim.
- I married my high school sweetheart.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Interlingua'nın tatlılığı benim şiirsel vizyonum için daha uygundur.
- The sweetness of Interlingua was more suited to my poetic vision.
sweet water.
Can we see the sweet menu, please?.
The new Lexus was a sweet birthday gift.
a sweet scent.
sweet milk.
sweet crude oil.
a sweet voice.
Sweet wines are better dessert wines.
It was sweet of him to help out.
a sweet child.
The new coach has just led the Nimrods to their first Sweet Sixteen.
Owing to his sugarcane habit, his stubby front teeth are all pretty much gone to the sweet hereafter.
It is difficult to know how accurate this portrait is, and how much of it consists of sweet nothings whispered into the author's ear by loyal retainers.
He hit the gapper right off of the sweet spot.
He eats a healthy diet most of the time, but has a sweet tooth when it comes to candy.
Of flowers there were double poppies and sweet-williams. - The Woman At The Store, from Selected Short Stories by Katherine Mansfield (first published in 1912).
I just know he's off spending the night with some sweet young thing he picked up in a bar.
What?! They do functionalism in second year philosophy?!I should've down second year philosophy! Sweet damn!.
I miss you, sweets.
... I THINK IT'S SWEET MILTON BOUGHT HIS NEW FRIEND A CAKE. ...
... at how sweet they are. ...