Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir.
- All you have to do is sweep the floor.
Odayı süpürmek kızımın işidir.
- Sweeping the room is my daughter's job.
Tom bir baca temizleyicisidir.
- Tom is a chimney sweep.
O bana odayı süpürmemi emretti.
- He ordered me to sweep the room.
Tom Mary'den yeri süpürmesini istedi.
- Tom asked Mary to sweep the floor.
Tozu süpürmemiz gerekir.
- We need to sweep up the dust.
Bir bankacılık skandalı Capitol Hill'i baştan başa süpürüyor.
- A banking scandal is sweeping across Capitol Hill.
Onu odayı süpürürken görüyorum.
- I see her sweeping the room.
Odayı süpürmek kızımın işidir.
- Sweeping the room is my daughter's job.
Çocuklara odayı temizleme görevi verildi.
- The children were assigned to sweep the room.
He loves making sweeping statements without the slightest evidence.
The sidewalk needed a sweeping every morning.
The sidewalk needed sweeping every morning.
He claimed a sweeping victory.
... and the value created by sweeping the floor one limb is trading the food ...