Haber şüphelerimi doğruladı.
- The news confirmed my suspicions.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.
- Fadil's death raised suspicions.
O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.