Polis ondan kuşkulandı.
- He fell under the suspicion of the police.
Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.
- Fadil's death raised suspicions.
Haber şüphelerimi doğruladı.
- The news confirmed my suspicions.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
a suspicion of a smile.
I have the sneaking suspicion that he has already taken a decision about this.