suret

listen to the pronunciation of suret
Türkisch - Englisch
copy
aspect
(Ticaret) apograph
eikon
appearance
(Askeri) true copy
representation
exemplum
duplication
wise
transcript
counterpart
repetition
circs
form, shape, figure
duplicate
copy (of a picture or piece of writing)
appearance, form " görünüş, biçim; manner, way" " biçim, yol, tarz; copy, duplicate" " nüsha; face" yüz, çehre
ditto
exemplar
fashion, way, manner: bu surette thus, in this way. sert bir surette harshly; hard. Ne suretle? How?/In what way?
transcription
facsimile
image

We've created life in our own image. - Biz yaşamı kendi suretimizde yarattık.

God created man in his own image. - Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.

dummy
semblance
figure

I saw a figure approaching in the distance. - Ben uzaktan yaklaşan bir suret gördüm.

effigy
picture
configuration
likeness
simulacrum
suret çıkarmak
duplicate
suret çıkarmak
make a copy
suret harcı
(Kanun) certified copy fee
suret vermek
(Kanun) furnish extract
suret çıkarmak
to make a copy, to duplicate
suret-i tefsir
(Kanun) type of interpretation
asıl suret
tenor
ortalama suret
average velocity
resmi onaylı suret
exemplification
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Kılık. Tarz
Görünüş, biçim
Yazı veya resim kopyası, nüsha
Biçim, yol, tarz: "Birbirimize karşı oynayacak bir rolümüz olmadığı açık surette görülüyordu."- R. N. Güntekin
Yüz, çehre. İslam felsefesinde, varlığın görünen yanına, beş duyu ile algılanan yönüne verilen ad
Resim, fotoğraf
(Osmanlı Dönemi) Tasvir. Dıştan görünen şekil
(Osmanlı Dönemi) Yol. Gidiş. Hal
(Osmanlı Dönemi) Çare
(Osmanlı Dönemi) (C.: Sur - Suver) Biçim, görünüş
Yüz, çehre
İslâm felsefesinde, varlığın görünen yanına, beş duyu ile algılanan yönüne verilen ad
Biçim, yol, tarz
(Osmanlı Dönemi) RESM
(Osmanlı Dönemi) SÜNBE
(Osmanlı Dönemi) HUMVE
(Osmanlı Dönemi) SEBİR
(Osmanlı Dönemi) SEHNA'
(Osmanlı Dönemi) VECH
sûret
(Osmanlı Dönemi) resim, şekil, görünüş; biçim tarz; yol
ahseni sûret
(Osmanlı Dönemi) en güzel sûret
suret
Favoriten