From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
Onun bizden bir şey sakladığından eminim.
- I'm sure he is holding back something from us.
Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- I am sure he would be the last person to do it.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom's reliable.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
Bu mektubu mutlaka postala.
- Be sure to mail this letter.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
- He said he would give us his decision for sure by Friday.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure the gas was turned off.
Bugün epeyce çok çalıştın.
- You sure worked hard today.
Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
- Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
Tom elbette tenis oynayabilir.
- Tom sure can play tennis.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Ben sadece sağlama bağlıyorum.
- I'm just making sure.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Gece beni mutlaka ara.
- Be sure and call me tonight.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.
- We'd sure like to help them.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Eğer şimdi gidersen, bir trafik sıkışıklığına yakalanacağına eminim.
- If you leave now, I'm sure you'll be caught in a traffic jam.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.