Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.
- The speech made by the president yesterday delighted his supporters.
Onlar İngiliz taraftarlarına Muhafazakarlar adını verdiler.
- They called British supporters Tories.
Senin görevin aileni desteklemektir.
- Your duty is to support your family.
Bu projeyi desteklemek istemene sevindim.
- I'm glad that you want to support this project.
Radyonun büyük bir destekçisi değilim.
- I'm not a big supporter of the radio.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to support a large family.
Henry kendini geçindirmek için yeterince yaşlıdır.
- Henry is old enough to support himself.
Tom'a destek olmak için buradayım.
- I'm here to support Tom.
Size sadece destek olmak istiyorum.
- I just want to support you.
Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.
- He has to support his mother and his sister.
Ailesine bakmak için çok çalıştı.
- He worked hard in order to support his family.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Onun bizi desteklemesini bekledik.
- We expected him to support us.
Ona destek vermek bize düşer.
- It is incumbent on us to support him.
Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
- It's hard to support a family on minimum wage.
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
Onu desteklediğime inandırdım.
- I made believe that I supported him.
O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
- She won an Oscar nomination for best supporting actress.
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Sami'nin ailesi Leyla'nın geçimini sağladı.
- Sami's family supported Layla.
Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.
- Sami and his neighbors raised money to support Layla.
Tom Mary'nin desteği olmadan onu yapabilir.
- Tom can make it without Mary's support.
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't make enough money to support his family.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
- I have a lot of friends to support me mentally.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
I don't make decisions, I just support those who do.
Don’t move that beam! It’s a support beam.