Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tatoeba Korpus'taki hataların sayısını azaltmanın bir yolu, insanları sadece kendi anadillerine çeviriler yapmaya teşvik etmek olabilir.
- One way to lower the number of errors in the Tatoeba Corpus would be to encourage people to only translate into their native languages.
Tom'u okulda kalmaya teşvik etmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll do whatever I can to encourage Tom to stay in school.
O, haber tarafından cesaretlendirildi.
- She was encouraged by the news.
Onun sözleriyle cesaretlendirildim.
- I was encouraged by his words.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged her.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged him.