Definition von super-g im Englisch Türkisch wörterbuch
- super
- {s} süper
Marketler ve süpermarketler, 2009'dan beri ilaç satabiliyorlar.
- Convenience stores and supermarkets can sell medicine since 2009.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
- The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
- super soaker
- Hava basıncıyla çalışan, normal su tabancalarından daha kuvvetli su fışkırtan bir oyuncak su silahı
- super
- {s} aşırı
Süpermarketlerde aldığımız yiyeceklerden çoğu aşırı paketlenmiş.
- Most of the food we buy in supermarkets is overpackaged.
Aşırıiletkenlik fiziksel bir özelliktir.
- Superconductivity is a physical property.
- super
- dehşet
- super
- figüranlık yapmak
- super
- (Bilgisayar) yukarıda
- super a
- (Bilgisayar) süper a
- super b
- (Bilgisayar) süper b
- super fine
- (Bilgisayar) süper ince
- super glue
- japon yapıştırıcısı
- super heated
- (Denizbilim) aşırı ısıtılmış
- super hero
- süper kahraman
- super market
- süper market
- super plasticizer
- (İnşaat) süper akışkanlaştırıcı
- super plasticizer
- (İnşaat) üstün akışkanlaştırıcı
- super star
- süper star
- super stock
- (Otomotiv) süper stok
- super tanker
- supertanker
- super voltage
- yüksek gerilim
- super
- müthiş
- super computer
- süper bilgisayar
- super tanker
- süpertanker
- super duper
- harika
- super finishing
- (Mühendislik) hassas perdahlama
- super g
- süper g
- super high frequency
- süper yüksek frekans
- super monopoly
- süper tekel
- super pose
- poz süper
- super profits
- süper kâr
- super size
- süper
- super user
- süper kullanıcı
- super-commutated
- çevirgecin üst taraftan işlemiş olması
- super-human
- süper-insan
- super-mom
- (deyim) Süper anne: Tüm gün işe gidip, aynı zamanda evin bütün temizlik, yemek tarzı işlerini halletmeyi, çocuklarına bakabilmeyi başarabilen, iş ve özel hayatını aynı anda yürütebilen anne profili
- super-mum
- (deyim) Süper anne: Tüm gün işe gidip, aynı zamanda evin bütün temizlik, yemek tarzı işlerini halletmeyi, çocuklarına bakabilmeyi başarabilen, iş ve özel hayatını aynı anda yürütebilen anne profili
- super-presidential system
- (Politika Siyaset) Süper başkanlık sistemi
- super-seed
- (Bilgisayar) Herhangi bir bittorrent istemcisi ile tamamen indirilmiş olan dosya veya dosyaların paylaşımdan alınmadan önce bir süre daha diğer paylaşımcıların erişiminde kalması
- super-seeding
- (Bilgisayar) Herhangi bir bittorrent istemcisi ile tamamen indirilmiş olan dosya veya dosyaların paylaşımdan alınmadan önce bir süre daha diğer paylaşımcıların erişiminde kalması
- super-structure
- süper-yapı
- apartment super
- apartman yöneticisi
- i need super
- süper benzin kullanıyorum
- sub/super critical
- (Nükleer Bilimler) kritik altı/üstü
- super
- âlâ derecede olan şey
- super
- {s} üstün
Bu halı kalite olarak ondan üstündür.
- This carpet is superior to that one in quality.
ENERGY STAR, işletmelerin ve bireylerin tasarruf yapmasına ve üstün enerji verimliliği ile iklimimizi korumasına yardımcı olan bir ABD Çevre Koruma Ajansı gönüllü programıdır.
- ENERGY STAR is a U.S. Environmental Protection Agency (EPA) voluntary program that helps businesses and individuals save money and protect our climate through superior energy efficiency.
- super
- fevkinde
- super
- {i} kaliteli şey
- super
- âlâ derece
- super
- (Diş Hekimliği) 1. Üzerinde. 2. Aşırı anlamında önek
- super
- {s} fazlasıyla, aşırı derecede: super secrecy aşırı gizlilik. i., k.dili
- super
- kuvvet
- super
- {i} birici sınıf mal
- super
- fazla
Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.
- The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year.
- super
- {i} bina sorumlusu [amer.]
- super
- üstünde
- super
- (isim) birici sınıf mal, kaliteli şey, bina sorumlusu [amer.], kapıcı [amer.], denetmen, gözetmen, kontrolör, polis şefi [amer.], başkomiser [brit.], fazlalık, ihtiyaç fazlası kimse, figüran, sesüstü yinelenimli alıcı
- super
- {i} ihtiyaç fazlası kimse
- super
- ilâve
- super
- tiyatroda önemsiz rollere çıkan oyuncu
- super
- {i} sesüstü yinelenimli alıcı
- super
- {i} başkomiser [brit.]
- super
- {i} figüran
- super
- {i} kapıcı [amer.]
- super
- {i} fazlalık
- super
- {i} denetmen
- super
- (Tıp) Üst, yukarı, üzerinde
- super
- figüran/yönetici
- super
- {s} şef, amir; nezaretçi. 2
- super
- fazlasıyla
- super
- {i} polis şefi [amer.]
- super
- {s} birinci sınıf
- super
- üstün kalite
Bunu şarabın üstün kalitesine bağlıyorum efendim.
- I attribute it to the superior quality of the wine, sir.
- super
- {i} kontrolör
- super
- üzerinde
Ben bunu süpermarket yolu üzerinde buldum.
- I found this on the way to the supermarket.
- super
- {s} mükemmel
O'nun mükemmel bir piyanist olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that he is a superb pianist.
Birkaç yazar ve birkaç konuyla ilgili mükemmel bir bilgi birçoklarıyla ilgili yüzeysel olan birinden çok daha değerlidir.
- A perfect knowledge of a few writers and a few subjects is more valuable than a superficial one of a great many.
- super
- ekstra cins
- super
- (Tıp) Fevkinde, aşırı, superius
- super
- mücellithanede kullanılan pamuk takviye bezi
- super
- pref. ek
- super
- {i} gözetmen
Gözetmenini görmek istiyorum.
- I want to see your supervisor.
Tom bir gözetmen yapılmıştır.
- Tom has been made a supervisor.
- super
- {s} k.dili. harika, çok güzel, süper
- super balloon
- (Otomotiv) çok geniş kesitli
- super car
- (Otomotiv) yüksek güçlü otomobil
- super category
- (Dilbilim) üst-ulam
- super causer
- (Dilbilim) üst-ettiren
- super cement
- yüksek kaliteli çimento
- super cement
- süper çimento
- super coiled
- (Denizbilim) aşırı sargılı
- super conductive
- (İnşaat) üstün iletken
- super cooling
- derin soğutma
- super critical
- (Nükleer Bilimler) kritik üstü
- super duty
- üstün
- super duty
- üstün görev
- super file
- (Bilgisayar,Teknik) süper kütük
- super file
- (Bilgisayar,Teknik) süper dosya
- super fine file
- ince eğe
- super flood
- kıran taşkını
- super flood
- afet feyazanı
- super flood
- tufan feyazanı
- super gold tranehe
- (Ticaret) süper altın tranşı
- super gold tranehe
- (Ticaret) süper altın dilimi
- super heated water
- kaynar su
- super heating
- kızgın su buharı
- super high frequency
- 300-30 000 mhz arası frekans
- super high frequency
- (Havacılık) 300 -30.000 mhz arası frekans
- super high output
- süper yüksek güç
- super index
- (Matematik) üstdamga
- super multiple junction
- (Otomotiv) süper çoklu birleşim
- super powder charge
- (Askeri) tam barut hakkı
- super profit commission
- (Sigorta) ekstra kar komisyonu
- super pure metal
- tam arı metal
- super sabre
- (Askeri) SUPER SABRE, TEK TURBOJET MOTORLU, SESTEN-HIZLI AV BOMBARDIMAN UÇAĞI: Nükleer ve nükleer olmayan silahları kullanma yeteneği vardır. Yakıt ikmali yapabilir ve çeşitli yakın hava destek görevlerini yerine getirebilir. F-100 olarak da adlandırılır
- super saturated
- (Denizbilim) aşırı doygun
- super saturation
- (Gıda) aşırı doygunlaşma
- super seiner
- (Denizbilim) süper gırgır
- super single
- (Otomotiv) süper geniş tek
- super sulphated
- fazla sülfatlı
- super tropical bleach
- (Askeri) sıcak iklim kireç kaymağı
- super user password
- (Bilgisayar) süper kullanıcı şifresi
- super/subscript
- (Bilgisayar) üst/alt simge