Benim akıcılığım birçok durum için yeterlidir, fakat genellikle çelişkili durumlarımı ifade etmek için değil.
- My fluency is sufficient for many situations, but not for expressing my — often contradictory — emotions.
Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
- Tom didn't thank Mary sufficiently.
Açıklamam yeterli değildi.
- My explanation was not sufficient.
Sufficient of us are against this idea that we should stop now.