Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
- Tiny animals such as krill eat plankton.
O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor.
- He likes strange animals such as snakes, for example.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
- Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I do not know what to do in such cases.
Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim.
- I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.
O kadar acele ettim ki çantamı geride bıraktım.
- I was in such a hurry that I left my bag behind.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor.
- He likes strange animals such as snakes, for example.
Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
- Tiny animals such as krill eat plankton.
O hasta ve bu sıfatla tedavi edilmeli.
- He is sick and should be treated as such.
Böyle bir olay burada oldukça yaygındır.
- Such an event is quite common here.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
- We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Bu tür oyuncakların çocuklar üzerinde kötü bir etkisi var.
- Such toys have a bad influence on children.
Bu tür şeyleri araştırmak benim işim.
- It's my business to investigate such things.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.
- Such was the explosion that the roof was blown off.
Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
- We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Ne kadar da güzel kirpiklerin var.
- You have such beautiful lashes.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
- How long did you train in order to achieve such perfection?
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
- He is not such a fool as to believe that story.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim.
- I've never seen such a big dog.
Bunun bu denli iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
- I don't think this was such a good idea.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Böyle bir şey var mıydı?
- Was there such a thing?
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- If you act like a child, you will be treated as such.
O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.
- He is a famous painter and should be treated as such.
These are events or situations that could harm employees at work in such a way that there is a legal requirements to report them.
How do I end my hemp jewelry in such a way that it can be worn, removed, and put back on easily?.
In such circumstances, it isimportant that precautions are taken to protectnearby structures.
Such is life.
The party was such a bore.
the above address or at such other address as may notify.
Some are just no-good locals—drunks and such—who’d just as soon beg or steal as work.
I was never in a country such as that.
Waterbirds such as the duck or the gull are common in the area.
Such as have already done their work may leave.
Of course I’m not happy about it, but such is life.
I am troubled by the rush of young researchers attempting to prove that females are not inferior to males in such-and-such an ability or such-and-such a trait, especially when it is by no means clear what difference it makes.
It's a poor system, because if you want to do such-and-such you must first find that function in a long and disorderly list.
Anytime he said thus and such, she said the opposite.
"I get to travel with my job but the downside is I have to give talks." "Well, there's no such thing as a free lunch.".
... PRESIDENT OBAMA: Well, I think this is a great example. The reason we have been in such a ...
... WHY'D YOU GUYS HAVE TO GIVE ME SUCH A GOOD LIFE? ...