Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Tom ve Mary safariye gittiler ve örneğin aslanlar, zürafalar, zebralar ve su aygırları gibi birçok hayvanı gördüler.
- Tom and Mary went on a safari and saw many animals, such as lions, giraffes, zebras, and hippopotamuses.
Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
- Tiny animals such as krill eat plankton.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
- Thank you very much for sending me such a nice present.
Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I do not know what to do in such cases.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
- He is such a bad person that everybody dislikes him.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
- His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor.
- He likes strange animals such as snakes, for example.
Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
- Tiny animals such as krill eat plankton.
O hasta ve bu sıfatla tedavi edilmeli.
- He is sick and should be treated as such.
Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor.
- Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem.
Mary oldukça güzel bir gelindi.
- Mary was such a lovely bride.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
- I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Bu tür sırlar her zaman sonunda ortaya çıkar.
- Such secrets are always eventually revealed.
Bu tür oyuncakların çocuklar üzerinde kötü bir etkisi var.
- Such toys have a bad influence on children.
Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.
- Such was the explosion that the roof was blown off.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Böyle bir şey var mıydı?
- Was there such a thing?
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Ne kadar da güzel kirpiklerin var.
- You have such beautiful lashes.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
- Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Böylesine loş bir odada kitap okumayın.
- Do not read books in such a dim room.
Bunun bu denli iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
- I don't think this was such a good idea.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Böyle bir şey var mıydı?
- Was there such a thing?
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- If you act like a child, you will be treated as such.
O benim bir arkadaşım ve ona öyle davranırım.
- He is a friend and I treat him as such.
These are events or situations that could harm employees at work in such a way that there is a legal requirements to report them.
How do I end my hemp jewelry in such a way that it can be worn, removed, and put back on easily?.
In such circumstances, it isimportant that precautions are taken to protectnearby structures.
Such is life.
The party was such a bore.
the above address or at such other address as may notify.
Some are just no-good locals—drunks and such—who’d just as soon beg or steal as work.
I was never in a country such as that.
Waterbirds such as the duck or the gull are common in the area.
Such as have already done their work may leave.
Of course I’m not happy about it, but such is life.
I am troubled by the rush of young researchers attempting to prove that females are not inferior to males in such-and-such an ability or such-and-such a trait, especially when it is by no means clear what difference it makes.
It's a poor system, because if you want to do such-and-such you must first find that function in a long and disorderly list.
Anytime he said thus and such, she said the opposite.
"I get to travel with my job but the downside is I have to give talks." "Well, there's no such thing as a free lunch.".
... ALAN RUSBRIDGER: That was such a good answer and such a ...
... having such a man said no study ...