They arrested the culprit around six months later.
- Suçlu yaklaşık altı ay sonra tutuklandı.
Now they will say that they've found the culprits.
- Şimdi suçluları bulduklarını söyleyecekler.
He is guilty of stealing.
- O çalmaktan suçludur.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
Does prison reform criminals?
- Cezaevi suçluları islah eder mi?
For all I know, he's a criminal.
- Bildiğim kadarıyla o bir suçludur.
According to what she said, he's culpable.
- Onun söylediğine göre o suçlu.
He was guilty of murder.
- O cinayetten suçluydu.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
Do you think the accused is really guilty of the crime?
- Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
Tom was convicted of first-degree murder.
- Tom birinci dereceden cinayetten suçlu bulundu.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
He confessed that he was guilty.
- O, suçlu olduğunu itiraf etti.
They've arrested a known previous offender.
- Onlar aranan bir suçluyu tutukladılar.
The more laws, the more offenders.
- Yasalar ne kadar çoksa, suçlular da o kadar çoktur.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
The police set out to solve the crime.
- Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
The crime rate is decreasing in Canada.
- Kanada'da suç oranı düşüyor.
Due to his littering offense, he was forced to 10 hours community service.
- Onun çöp suçu nedeniyle, o 10 saat toplum hizmeti yapmak zorunda kaldı.
All human offenses are the result of a lack of love.
- Tüm insanlık suçları sevgiden yoksunluğun bir sonucudur.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
You are both in the wrong.
- Her ikiniz de suçlusunuz.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
Everybody's fault is nobody's fault.
- Herkesin suçu kimsenin hatası değildir.
In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
He was charged to continue this job.
- O bu işe devam etmekle suçlandı.
An attorney's job is proving that his client is innocent.
- Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
Have you ever been convicted of a felony?
- Sen hiç bir suçtan mahkum edildin mi?
What you're doing right now is a felony.
- Şu anda yaptığın şey bir suç.
Dan was arrested and charged with rape.
- Dan tutuklandı ve tecavüzle suçlandı.
Rape is a horrible crime.
- Tecavüz korkunç bir suçtur.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.