suçlanmak

listen to the pronunciation of suçlanmak
Türkisch - Englisch
(Hukuk) charged with (to be)
to be accused; to be accused of, be charged with
accused by
suçla
accuse

He was accused of murder. - O cinayetle suçlandı.

He was accused of evading tax. - Vergi kaçırmakla suçlandı.

suçla
blame on

The investigators tried to pin the blame on the pilot. - Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.

suçla
indict

The grand jury decided not to indict the police officer. - Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.

The grand jury indicted Tom for murder. - Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.

suçla
{f} blame

She blamed him for all her problems. - O bütün problemleri için onu suçladı.

Nobody was to blame for the accident. - Kimse kaza için suçlanmadı.

suçla
{f} incriminating
suçla
accuse by
suçla
{f} accused

He was accused of evading tax. - Vergi kaçırmakla suçlandı.

He was accused of murder. - O cinayetle suçlandı.

suçla
{f} accusing

You have no grounds for accusing Jill of stealing the stock certificates. - Jill'i hisse senetlerini çalmakla suçlayacak hiçbir dayanağın yok.

We're not accusing you of anything. - Seni hiçbir şey için suçlamıyoruz.

suçla
accuse of
suçla
incriminate

Sami didn't incriminate himself. - Sami kendini suçlamadı.

suçla
arraign
suçla
impeach

The impeachment processes have begun. - Suçlama süreçleri başladı.

suçla
{f} blamed

I blamed him for the accident. - Kaza için onu suçladım.

She blamed him for all her problems. - O bütün problemleri için onu suçladı.

suçla
accuseof
suçlanma
being charged
vatan hainliği ile suçlanmak
be charged with treason
Türkisch - Türkisch
Suçlamak işine konu olmak, itham edilmek
Suçlama işine konu olmak, itham edilmek: "Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz."- Anayasa
suçlanma
Suçlanmak işi
suçlanmak
Favoriten