suçlanmış

listen to the pronunciation of suçlanmış
Türkisch - Englisch
blamed
Simple past tense and past participle of blame
Euphemism of bloody (intensifier)
Used as an intensive: drove so blamed slow that we were late; called me a blamed fool
expletives used informally as intensifiers; "he's a blasted idiot"; "it's a blamed shame"; "a blame cold winter"; "not a blessed dime"; "I'll be damned (or blessed or darned or goddamned) if I'll do any such thing"; "he's a damn (or goddam or goddamned) fool"; "a deuced idiot"; "tired or his everlasting whimpering"; "an infernal nuisance"
{s} (term used as an intensive) confounded; damned; darned (e.g. "She called me a blamed fool"; "The blamed darned car would not start")
past of blame
suçla
accuse

I was accused of eating the boss's lunch. - Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.

He is accused of murder. - O cinayetle suçlanıyor.

suçla
blame on

The investigators tried to pin the blame on the pilot. - Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.

suçla
indict

The grand jury indicted Tom for murder. - Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.

In the absence of sufficient proof, the police could not indict him. - Yeterli kanıt yokluğunda, polis onu suçlayamadı.

suçla
{f} blame

Not only you but I also was to blame. - Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.

Tom always tries to blame someone else for his failures. - Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.

suçla
{f} incriminating
suçla
accuse by
suçla
{f} accused

I was accused of eating the boss's lunch. - Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.

He accused me of being a liar. - O, beni bir yalancı olmakla suçladı.

suçla
{f} accusing

Nobody's accusing you of a crime. - Hiç kimse seni bir suçla suçlamıyor.

We're not accusing you of anything. - Seni hiçbir şey için suçlamıyoruz.

suçla
accuse of
suçla
incriminate

Sami didn't incriminate himself. - Sami kendini suçlamadı.

suçla
arraign
suçla
impeach

The impeachment processes have begun. - Suçlama süreçleri başladı.

suçla
{f} blamed

Tom blamed the failure on Mary. - Tom başarısızlık için Mary'yi suçladı.

She blamed him for all her problems. - O bütün problemleri için onu suçladı.

suçla
accuseof
Türkisch - Türkisch
töhmetli
suçlanmış
Favoriten