Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
İngilizce çalışmaya ne zaman başladınız?
- When did you begin studying English?
Geriye dönüp bakıldığında, Keşke Tom çalışarak daha fazla zaman harcasaydı.
- In retrospect, Tom wishes he had spent more time studying.
Zamanımın çoğunu Fransızca çalışarak geçirdim.
- I spent a lot of my time studying French.
Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.
- Why are you studying English so hard? To be an English teacher.
Tarih çalışmayı severim.
- I like studying history.
Dilleri incelemek inanılmazdır.
- Studying languages is incredible.
Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- We went to the museum to study Japanese history.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
- I'll have to study ten hours tomorrow.
Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
- I'll have to study ten hours tomorrow.
Arapça çalışmak istiyorum.
- I would like to study Arabic.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
1937'de bir kamu oyu araştırması yapıldı.
- A public opinion study was made in 1937.
Öğrenim yapmak gerçekten kolay bir şey değildir.
- Studying really isn't something easy.
Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
- The number of students going abroad to study is increasing each year.
Profesör Kay kırk yıldır böcekleri araştırmaktadır.
- Professor Kay has been studying insects for forty years.
Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
- The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.
- He went to Italy in order to study music.
Yabancı bir dil öğrenmek zordur.
- Studying a foreign language is hard.
Çalışma odasında bir sürü kitap var.
- There are plenty of books in his study.
Babam bir garajı bir çalışma odasına dönüştürdü.
- My father converted a garage into a study.
Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.
- Tom came to France with the intention of studying French.
O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.
- He went to Italy in order to study music.
Öğrenim görmek için İngilizce konuşan bir ülkeye gidemiyorsanız, belki İngilizce öğrenmenize yardım edebilecek yakında yaşayan ana dili İngilizce olan birini bulabilirsiniz.
- If you can't go to an English-speaking country to study, perhaps you can find an English native speaker living nearby that can help you learn English.
Neden yurtdışında öğrenim görmek istiyorsunuz?
- Why do you want to study abroad?
Bir portre yapmaya hazırlanırken, arkadaşlarım konuyu yakından incelemek için bir sürü fotoğraf çeker.
- In preparation for painting a portrait, my friend takes many photographs in order to study the subject closely.
Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- We went to the museum to study Japanese history.
Biz aynı sınıfta İngilizce öğrenimi görmekteyiz.
- We study English in the same class.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
Yurtdışında okumaya karar verdim.
- I decided to go abroad to study.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Çalışma yapmak için çok yorgunum.
- I'm too tired to do study.
Neden yurtdışında okumak istiyorsunuz?
- Why do you want to study abroad?
On aydır Çin'de okumaktayım.
- I've been studying in China for ten months.
Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- We went to the museum to study Japanese history.
Tom yaşamını bu olguyu incelemeye adamış.
- Tom devoted his life to the study of this phenomenon.
Kütüphanede çalışmayı denemek isteyebilirsin.
- You might want to try studying in the library.
Biraz daha çok çalışmayı denemeni tavsiye ediyorum.
- I recommend you try studying a bit harder.
Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.
- The teacher's talk stimulates Mary to study harder.
Biologists study living things.
I need to study my biology notes.
The study of languages is fascinating.
Thenne the kyng sat in a study and bad his men fetche his hors as faste as euer they myghte.
I study medicine at the university.
He studied the map in preparation for the hike.
I made a careful study of his sister.
My study was to avoid disturbing her.
... And he's also studying about simulations, like [INAUDIBLE] ...
... would be studying strategies. ...