Yaşlandın ve inatçı oldun.
- You've become old and stubborn.
İnatçı yanım babamdan gelmedir.
- I've got my stubbornness from my father.
Tom Mary'yi hastaneye gitmesi için ikna etmenin zor olacağını biliyordu.
- Tom knew it was going to be tough to convince Mary to go to the hospital.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Tom göründüğü kadar dayanıklı değil.
- Tom isn't as tough as he seems.
Tom göründüğü kadar dayanıklı değil.
- Tom isn't as tough as he looks.
Eğer inatçı olursan kesinlikle yalnız kalırsın.
- If it becomes stubborn indeed it stands alone.
Yaşlandın ve inatçı oldun.
- You've become old and stubborn.
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Bu biftek çok serttir.
- This steak is too tough.
Filin derisi çok serttir.
- The elephant's skin is very tough.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Aksi olmamalısın ve arkadaş canlısı olmalısın.
- You must not be stubborn and should be friendly.
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
O bir katır kadar inatçıdır.
- He is stubborn as a mule.
He had a reputation as a tough negotiator.
Blood can make a very stubborn stain on fabrics if not washed properly.