Bu konuda çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about this.
Bu konuda çok şiddetle hissettim.
- I felt very strongly about it.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
Kendinize başka bir avukat bulmanızı kuvvetle öneriyorum.
- I strongly suggest that you get yourself another lawyer.
Kyoto'yu ziyaret etmeni şiddetle öneriyorum.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I recommend it strongly.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
O, iyi bir çocuktur ve güçlüdür.
- He is a good boy, and he is strong.
Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir.
- Taro has a strong sense of responsibility.
Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.
- A chain is only as strong as its weakest link.
Egzersiz vücudunu kuvvetli yapar.
- Exercise makes your body strong.
Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
Tom çok fazla değişmedi.
- Tom hasn't changed very much.
Hanako keki çok fazla seviyor.
- Hanako likes cake very much.
Bu kahve gerçekten sert.
- This coffee is really strong.
Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.
- Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.
Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir.
- Cardboard is stronger than paper.
Bu çay çok demli. Biraz su ekle.
- The tea is too strong. Add some water.
Demli ve koyu kahvemi sevme tarzımdır.
- Dark and strong is how I like my coffee.
Onun el sıkışması çok güçlüdür.
- His handshake is very strong.
Onun el sıkışması çok güçlü.
- His handshake is too strong.
Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Açlık en ağır sorunlardan biridir.
- Hunger is one of the strongest griefs.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
- The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
Karton, kağıttan daha sağlamdır.
- Cardboard is stronger than paper.
Ahır küçüktü ama sağlamdı.
- The barn was small, but it was strong.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.
- He speaks English with a strong German accent.
O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi.
- He was honest, strong, and willing to make decisions.
Tom çok iradeli bir kişi.
- Tom is a very strong-minded person.
Tom güçlü iradelidir.
- Tom is strong-willed.
Boğa boğa güreşçisinden daha güçlüdür ama o neredeyse her zaman kaybeder.
- The bull is stronger than the bullfighter, but he almost always loses.
Tom her zaman kahvesini koyu içer.
- Tom always drinks his coffee strong.
Bu kahve benim için çok koyu.
- This coffee is too strong for me.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Senatör Hoar şiddetle antlaşmaya karşı konuştu.
- Senator Hoar spoke strongly against the treaty.
Britanya halkı köleliğe kuvvetle karşı çıktı.
- The British people strongly opposed slavery.
Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
- They are strongly opposing my proposal.
His reply was strongly suggestive of a forthcoming challenge to the governor.
In the third race, Renowned Blaze finished strongly to show, paying six dollars.
The man was nearly drowned after a strong undercurrent swept him out to sea.
Jake was tall and strong.
a strong verb.
The enemy's army force was five thousand strong.
He is strong in the face of adversity.
... and terrifying. Users will be strongly incentivized to settle quickly, rather than face the dreadful ...
... vigil but I strongly believe our leadership and our security ...