Amerika'da insan haklarını korumak için katı yasalar vardır.
- America has strict laws to protect human rights.
Burada çok katı kurallarımız var.
- We have very strict guidelines here.
O askerdeyken, sıkı ordu kurallarına uydu.
- When he was in the military, he conformed to the strict army rules.
Onlar öğretmeni çocuklara çok sıkı olmakla suçladı.
- They accused the teacher of being too strict with the children.
Babam bana karşı çok otoriter.
- My father is very strict with me.
Tom öğrencilerine karşı yeterince otoriter değildir.
- Tom isn't strict enough with his students.
Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
- Smoking is strictly forbidden.
Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
- The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
İlişkimiz tam anlamıyla profesyonel.
- Our relationship is strictly professional.
Siyasete ilgim tamamen akademik.
- My interest in politics is strictly academic.
İngilizce öğretmenimiz hem sert hem de naziktir.
- Our English teacher is both strict and kind.
Alice sert annesinden korkmuştu.
- Alice was frightened of her strict mother.
strict ligature.
to pay strict attention.
strict fiber.
very strict in observing the Sabbath.
to understand words in a strict sense.