O, dereye yakın oturdu.
- He sat next to the stream.
Dere çok hızlı değil.
- The stream is not very swift.
Bir akarsu geçerken atları asla takas etme.
- Never swap horses while crossing a stream.
Bir akarsu bulduk ve biraz yüzdük.
- We found a stream and swam a little bit.
Akıntıya karşı çabalamak cesaret gerektirir.
- To strive against the stream requires courage.
Bu hızlı akıntıda yüzmek tehlikeli olmalı.
- It must be dangerous to swim in this rapid stream.
Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.
- The blood stream is usually constant and continuous.
Bu yeni fikirlerin bir akışını getiren bir şeydi.
- It was something which brought a stream of new ideas.
Bir dere göle akmaktadır.
- A stream flows into the lake.
All of the bright kids went into the A stream, but I was in the B stream.
... Now, I could view the movie right here on the Android Market Web site, streamed from ...