O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Hemen avukatımla konuşmak istiyorum.
- I want to talk to my lawyer straight away.
Sonuçları hemen beklemiyordum.
- I didn't expect results straightaway.
This item is urgent, so please start on it straight away.