Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Hareketsiz yatman gerekiyor.
- You need to lie still.
Tamamen hareketsiz dur.
- Stay absolutely still.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Yine de, savaş bitmedi.
- Still, the war was not over.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
- She has a lot of faults. Still, I like her.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Partinin tarihi henüz belirsiz.
- The date of the party is still up in the air.
Şimdi bundan bahsetmek için henüz çok erken.
- It's still too early to talk about this now.
Daha yapılacak çok iş var.
- Much still remains to be done.
Tom'un mezun olmadan önce gideceği bir ayı daha var.
- Tom still has one more month to go before he graduates.
Fiyatlar daha da artacak.
- Prices are going to rise still further.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Rick ve Carol, iki ay önce ayrıldılar ama yine de o onu karşılıksız seviyor.
- Rick and Carol broke up two months ago, but he's still carrying a torch for her.
Hala Esperanto dilinde yazmaktan hoşlanıyorum.
- I still like to write in Esperanto.
İster Tom'dan hoşlan istersen hoşlanma, hâlâ onunla çalışmak zorundasın.
- Whether you like Tom or not, you still have to work with him.
Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Sabit diskime hâlâ format atamadım.
- I still couldn't format my hard disk.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Tom'un kıpırdamadan durma sorunu var.
- Tom has trouble standing still.
Tom bir an için sessiz oturamaz.
- Tom can't sit still for a moment.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
O hâlâ şiirler yazıyor.
- He still writes poems.
Tom hâlâ şiirler yazar.
- Tom still writes poems.
Tom kanepede çok sakin oturdu.
- Tom sat very still on the couch.
Lütfen tamamen sakin kal.
- Please remain perfectly still.
Lechery, lechery, still wars and lechery; nothing else holds fashion.
Still waters run deep.
Tom is tall; Dick is taller; Harry is still taller.
I’m not hungry, but I’ll still manage to find room for dessert.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
Still that animal before it hurts someone.
any drop of slombring rest / Did chaunce to still into her wearie spright .