O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Yemek henüz hazır değil.
- The food's not ready yet.
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
- I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
Tom'un şu anda onu yapmak için hazır olduğundan emin değilim.
- I'm not sure Tom is ready to do that yet.
Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum.
- I believe Elvis yet lives.
Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık.
- We have not yet discussed which method is better.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu.
- The sun was shining, yet it was cold.
Yine de ona pişman olacaksın.
- You will yet regret it.
Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
- I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
- Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
- God, please give me chastity and continence, but not yet.
John henüz gelmedi, ancak o gelirse, seni ararım.
- John has not come yet, but when he does, I will call you.