Tom bir çığlık bastırdı.
- Tom stifled a scream.
Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
- I had to stifle my anger in front of him.
Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
- I had to stifle my anger in front of him.
The heat was stifling the children.